-
1 rast gelmek
a) to meet by chance, to run into b) to hit the mark/target c) to find -
2 rast
I s\rast gelmek (zufällig) treffen\rast gelmek treffenişi \rast gidiyor seine Geschäfte laufen gutişiniz \rast gitsin! alles Gute! -
3 rast
rast osm Zufall m; Treffen n;-i rast getirmek treffen A (mit einem Geschoss); Gelegenheit wählen, abpassen; unverhofft finden A; Gott den Segen geben D;rast gitmek gut gehen, in Ordnung gehen ( oder sein) -
4 rast
used in: - gelinmek /a/ impersonal passive 1. to meet by chance, chance upon (someone). 2. to come across, meet with, encounter, find. - gelmek 1. /a/ to meet by chance, chance upon (someone). 2. /a/ to come across, meet with, encounter, find. 3. /a/ (for something unexpected) to come (one´s) way, come to (someone). 4. /a/ (for something) to hit (a target). 5. (for something) to turn out as one had hoped it would. 6. /a/ to coincide with, occur at the same time as. 7. /a/ (for something) to be at the same level as (something else), be on a line with (something else): Badem ağacının üst dalları pencereme rast geliyordu. The topmost branches of the almond tree were on a level with my window. - getirmek /ı/ 1. to find suddenly (someone or something one has long been searching for). 2. to choose (the right time to do something), to approach, collar, or get hold of (someone) (at the right time, in the right setting). 3. to shoot or throw (something) so that it hits the target. 4. (for God) to allow (something) to succeed. - gitmek (for something) to go well, go smoothly. -
5 -a rast gelinmek
безл. встреча́тьiyi bir yol arkadaşına rast gelinebilir — мо́жно встре́тить дру́га
rast geliş — встре́ча; слу́чай, случа́йность
rast gelmek — а) Д встреча́ть кого, встреча́ться, ста́лкиваться с кем (неожиданно); б) находи́ть; в) попада́ть (в цель)
- ı rast getirmek — а) встре́тить, найти́, приобрести́ (желаемое); б) вы́ждать, вы́брать (удобный момент, удачные обстоятельства для чего-л.); в) соде́йствовать успе́ху, помога́ть; г) попада́ть в цель
Allah işinizi rast getirsin! — да помо́жет вам Алла́х!
rast gitmek — быть в поря́дке, хорошо́ идти́
işi rast gidiyor — его́ дела́ иду́т хорошо́, его́ дела́ в поря́дке
-
6 denk
1. Ballen m\denk yapılmış mal comm in Ballen verpackte Ware2. 1) gleichgewichtigkafa dengi gleich gesinntonların ikisi kafa dengidir ( fam) sie haben die gleiche Wellenlängedengiyle karşılamak Gleiches mit Gleichem vergeltendayanıklılık bakımından onun dengidir sie ist ihm an Ausdauer ebenbürtig\denk gelmek passen; ( rast gelmek) treffendengine getirmek den richtigen Augenblick abpassen, den richtigen Moment erwischen -
7 begegnen
begegnen* [bə'ge:gnən]vi sein1) ( treffen)jdm \begegnen birine rastlamak;einander \begegnen karşılaşmak;ihre Blicke begegneten sich göz göze geldiler2) ( stoßen auf)3) ( widerfahren) başına gelmek, karşılaşmak;so etwas ist mir ja noch nie begegnet! şimdiye kadar böyle bir şey hiç başıma gelmedi!, şimdiye kadar böyle bir şey ile hiç karşılaşmadım!;Schwierigkeiten \begegnen güçlüklerle karşılaşmakman begegnete ihr mit Achtung o, saygı ile karşılandı -
8 meet
rastlamak, rast gelmek, karsilasmak; karsilasmak, karsi karsiya gelmek; tanismak; karsilamak; bulusmak, görüsmek; toplanmak; degmek, dokunmak, bulusmak; karsilamak, yerine getirmek, tatmin etmek, doyurmak; ödemek; karsilamak, yanitlamak -
9 rastlamak
-
10 შეგებება
f.rast gelmek, tesadüf etmek, buluşmak, karşılamak -
11 düşmek
I vi1) fallen; ( yere) hinfallen, stürzenattan/merdivenden \düşmek vom Pferd/von der Leiter stürzenbir şeyin içine \düşmek in etw hineinfallenayağı takılıp düştü er ist gestolpert und hingefallenel için çukur [o kuyu] kazan, kendisi içine düşer ( prov) wer andern eine Grube gräbt, fällt selbst hineinbana ne kadar düşüyor? wie viel fällt für mich ab?3) ( yanılgıya) erliegenesir \düşmek in Gefangenschaft geratenbirinin pençesine \düşmek ( fam) in jds Fänge geratentam adamına \düşmek bei jdm an den Falschen geraten6) verfallen (in)fakir \düşmek in Armut verfallen7) ling ausfallen, wegfallen8) zufallenbu görev/ödev bana düştü diese Pflicht/Aufgabe ist mir zugefallen9) ( uçak) abstürzenuçak denize düştü das Flugzeug stürzte ins Meer ab -
12 Arm
Arm <-(e) s, -e> m1) ( Körperteil) kol;\Arm in \Arm gehen kol kola gitmek;jdn in die \Arme nehmen birini kollarının arasına almak, birini kucaklamak;jdn mit offenen \Armen aufnehmen birine kollarına açmak;jdn auf den \Arm nehmen ( fig) birini kafa kola [o gır gıra] almak, biriyle dalga [o matrak] geçmek;jdn unter den \Arm nehmen ( fam) birinin koluna girmek;jds verlängerter \Arm sein ( fig) birinin sağ kolu olmak;jdm in die \Arme laufen birine rast gelmek;jdm unter die \Arme greifen birine kol kanat olmak, birine yardım etmek;einen langen \Arm haben kolu uzun olmak, sözü geçer olmak, nüfuzlu olmak2) tech kol3) ( eines Flusses) kol4) ( Ärmel) kol -
13 treffen
treffen <trifft, traf, getroffen> ['trɛfən]II vt2) ( erreichen) isabet ettirmek (-e), tutturmak;das Ziel \treffen hedefi tutturmak, hedefe isabet ettirmek;mit deinem Job hast du es ja gut getroffen işıni çok iyi tutturmuşsun3) ( kränken) dokunmak, koymak;das trifft mich sehr bu bana çok dokundu [o koydu]4) (be\treffen) ilgilendirmek;das trifft dich bu seni ilgilendirir;mich trifft keine Schuld benim suçum yok5) ( ergreifen)Maßnahmen gegen etw \treffen bir şeye karşı önlem(ler) almak;eine Vereinbarung \treffen bir sözleşme yapmak, bir anlaşmaya varmakIII vrsich \treffen2) ( geschehen) isabet olmak;das trifft sich gut! bu, isabet oldu! -
14 unterkommen
unter|kommen1) ( Unterkunft finden) barınacak yer bulmak (bei/in -in yanında/-de), kalacak yer bulmak (bei/in -in yanında/-de), başını sokmak (in -e), kapağı atmak (in -e)so etw ist mir noch nicht untergekommen böyle bir şeye şimdiye kadar rastlamamıştım, böyle bir şey şimdiye kadar başıma gelmemişti -
15 unterlaufen
-
16 vorfinden
См. также в других словарях:
rast gelmek — 1) düşünmediği, ummadığı hâlde karşılaşmak, rastlamak, tesadüf etmek Bu kadın kadar tamahkâr bir insana ömründe rast gelmedi. Y. K. Karaosmanoğlu 2) düşünmediği veya düşülmediği hâlde payına düşmek Kumaşın iyisi bana rast geldi. 3) atılan şey… … Çağatay Osmanlı Sözlük
gelmek — den, e, nsz, ir 1) Bir yere gitmek, ulaşmak, varmak Gurbetten gelmişim yorgunum, hancı. B. S. Erdoğan 2) Geriye dönmek ... adamı Ödemiş ten aldım geldim, her masrafını çektim. N. Cumalı 3) Oturmaya, ziyarete gitmek Dün akşam amcamlar bize geldi.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
rast — 1. is., müz., Far. rāst Klasik Türk müziğinde bir makam 2. sf., esk., Far. rāst 1) Doğru, düzgün 2) is. Tesadüf 3) is. Atılan şey hedefi vurma Birleşik Sözler rastgele Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller rast gele! rast gelmek rast getirmek rast… … Çağatay Osmanlı Sözlük
denk gelmek — 1) uygun düşmek, uygun gelmek Neleri, nasıl yazacağımıza gelince, yaşadığım günden başlayıp, denk geldikçe geriye dönüşlerle. N. Meriç 2) rast gelmek, rastlamak Dolunun her biri, denk gelse bir kafa yarardı. T. Buğra … Çağatay Osmanlı Sözlük
ıraslaşmak — rast gelmek … Beypazari ağzindan sözcükler
İLTİKA — Rast gelmek. Buluşmak. Kavuşmak. * Kavuşturulmak … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
rastlamak — e 1) Bir kimse ile karşı karşıya gelmek, karşılaşmak, rast gelmek, tesadüf etmek Eskicizade ye indiğim otelin kıraathanesinde rastladım. S. F. Abasıyanık 2) Atılan şey hedefi bulmak, rast gelmek Taş cama rastladı … Çağatay Osmanlı Sözlük
değmek — 1. e, er 1) Aralık kalmayıncaya kadar birbirine yaklaşmak, dokunmak, temas etmek Kapıdan bir an birbirimize değerek girdik. Y. Z. Ortaç 2) Ulaşmak, erişmek Mektup elime değmedi. Yaşı on beşine değince... 3) İstenilen yere düşmek, rast gelmek,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
tesadüf etmek — rastlamak, rast gelmek Ara sıra birbirimize tesadüf ettikçe biraz dertleşmek vaadiyle ayrıldık. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
oğurmak — isabet etmek, rast gelmek; muvafik olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
uçraşmak — (uçramak) tesadüf etmek, rast gelmek … Çağatay Osmanlı Sözlük